‘Nörogelişimsel Bozukluk ‘ derken ???
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, Otizm, Özgül Öğrenme Güçlüğü gibi çok duyulan bazı çocuk ruh sağlığı hastalıkları ile bazı nörolojik rahatsızlıklar anlatılırken ; nörogelişimsel bir bozukluktur diye söze başlanır ve nihai olarak tanısal tesbitin ve zamanında müdahelenin önemine değinilir.
Ne demek nörogelişimsel?
Ebeveynler için biraz daha basite indirgeyerek; bu kavram ile beraber çocuklarımızı, sorunlarını daha anlaşılır kılmak istiyorum.
İnsan iki hücrenin birleşmesi ile oluşuyor. Ovum ve sperm. Bu iki hücrenin birleşiminden oluşan ilk hücreye de zigot deniyor. Zigot daha sonra hızlı bir şekilde bölünerek çoğalmaya devam ediyor. Bölünürken bebeğin vücudunu şekillendirecek bir hücre yapısı ile bebeğin annenin rahim duvarına yapışmasını ve oradan beslenmesini sağlayacak olan plasenta ( eş ) oluşturacak bir hücre yapısı oluşturmak üzere iki grup hücre topluluğuna ayrılıyor, yani ilk ayrışma burada başlıyor. Her iki grup da çoğalmaya, büyümeye devam ediyor.
Büyüyen ve bebeği oluştaracak hücresel yapılanmaya 3. Haftadan sonra embriyo deniyor. Çoğalma devam ediyor ama embriyodaki hücreler sadece çoğalmıyor, artık farklılaşarak çoğalıyor.
Yani her organ ve doku için o organ ve dokuya ait özellikleri taşıyan farklılaşmış hücreler oluşmaya başlıyor, her hücrenin çekirdeğinde aynı DNA olmasına rağmen her hücrede kendine özgü gen grupları eksprese ediliyor yani aktifleşiyor, o dokuya ait olmayan genler aktifleşmiyor. Aynı zamanda bu farklılaşmış hücreler gerektiğinde migrasyon yani göç ederek organın, dokunun anatomik olarak olduğu yerde organize oluyor ve böylece kalp , akciğer, karaciğer, böbrek , beyin gibi, kas, kan, kemik, kıkırdak gibi birbirinden oldukça farklı hücresel özelliklere sahip organlar ve dokular ortaya çıkıyor
İşte bu mucizevi değişim, dönüşüm, yapılanma ve organizasyon ile bebek vücut buluyor.
Bebeğin gelişimi anne karnında tamamlanmıyor. Doğumdan sonra da gelişim ve maturasyon (olgunlaşma) devam ediyor. Ve bu gelişim de her organ ve dokuda farklılık arz edebiliyor.
Örnek verecek olursam; Bir bebeğin kalbi ile bir erişkinin kalbi aynı fonksiyona sahiptir. Boyut ve kapasite farkı dışında hemen hemen aynıdır. Bebeklerin kalbi yaş ilerledikçe kitlesel olarak büyür o kadar. Aynı şey akciğer, karaciğer vs gibi organlar için de geçerlidir, fonksiyonel olarak neredeyse benzer çalışır, yaşamsal olmayan ufak farklılılar dışında. Bebeklerin anne karnında akciğer, karaciğer kalp gibi organlarının maturasyonu yani olgunlaşması, gelişimi büyük ölçüde tamamlamıştır. Doğum sonrası ön planda büyümesi devam eder.
Ama sinir hücrelerinden oluşan beyin öyle değil. Gelişimini ve maturasyonunu tamamlaması için bırakın ayları uzun yıllara ihtiyacı var, nasıl mı?
Görme, işitme, konuşma, düşünme, duygu, hafıza, hareket bütün bu fonksiyonların merkezi beyindedir. Bu merkezler bir yandan da her fonksiyonun ilgili organı ile de bağlantı halindedir.
Bütün bu fonksiyonlara bir bakın
Bildiğimiz kadarıyla anne karnında olgunlaşmasını büyük ölçüde tamamlayarak doğum sonrası erişkin düzeyinde performans gösteren tek organ işitme organıdır.
Görme becerisi 3 yaş , konuşma becerisi 5 yaş, motor becerisi 6-7 yaş, düşünme becerisi 12 yaş (soyut işleme ve muhakemeyi de düşünecek olursak) civarında erişkin düzeyine anca geliyor. Ve hatta duygusal ve sosyal becerileri de düşünecek olursak ki bu da beyine ait bir beceridir, nerdeyse ergenlik sonrasına kayıyor.
Yani beyni oluşturan sinir hücreleri anne karnında maturasyonunu tamamlamadan bebek dünyaya geliyor. Doğum sonrası diğer organlar büyürken, beyin hem büyümeye hem gelişmeye devam ediyor.
İşte nörogelişimsel bozukluk demek;
Anne karnında başlayan ve doğum sonrası da gelişimine, yapılanmasına devam eden sinir hücrelerinin kendilerinden beklenen fonksiyon ve performansı göstermesine engel olacak şeklide organize olmasına ve bu gelişimde gecikme, kayma, sapma veya bozulma görülmesine denir.
Tamam hadi Otizmi anladık da DEHB’nin nesi nörogelişimsel , nesi bozukluk?Bir sonraki yazımızda…